Her şey 2010 yılında başlamıştı,
sürekli takipte bulunduğum forum sitesinde görselleri eşliğinde paylaşılan bu
bölge ile ilgili ajandamın sayfalarından birinde aldığım notun belki
mürekkepleri uçmuş, görsellerde zihnimin derinlerinde, kendisini bulacağı ilk
fırsatta göstermek niyeti ile beklemekte idi. Yiğenimin dayı, bu hafta sonu
hadi atla Mersin gel önerisi ile zihnimin derinliklerinde çıkmayı bekleyen bu
bölge hakkında hemen araştırmalara başlayarak, biraz benimde zorumla gezi
planında kendisini ikna etmemle, görev paylaşımı ile malzemelerimizi
hazırladık.
Hava şartları mevsim
normallerinin çok üstünde, sıcaklar bir
yandan, diğer yandan günler den Cuma ve ben diken üstünde çalışıyorum, her
zaman olduğu gibi, Cuma günü öğleden
sonraya yıkılacak bir çok iş nedeni ile planlarımızın alt üst olmasından
korkuyorum.
Korkulan olmadı….
Gecenin geç saatleri, Mersin
sokakları bomboş, Ankara da ki gündüz sıcakları burada gece de yaşanıyor,
Allah’ım sanki nefes alamıyorum. Gece saat 3, sabaha az da olsa daha dinç
olabilmek adına, malzemeler ortada saçılmış vaziyette toparlanmayı beklese de
vücudun uyku isteğine kayıtsız kalamayarak, alarm ımızı ayarlayarak dalıyoruz
uykuya.
Tabelada Mut 75 Km Levhası
düşündüğümüzden daha kısaymış düşüncesi üzerimizdeki uyku mahmurluğunu biraz
olsa atmamıza neden olmuş, daha bir motive ilerleyişimiz sürerken
kendimizi Ermenek yolunda bulmuştuk.
Mevsim şartlarının normallerin üstündeki sıcaklığı bizi fazlası ile bunaltmış
olması, gideceğimiz noktaya bir an önce varma isteğimizi kabartıyor ancak manzaranın
bize sunduğu eşsiz güzellik, dayı şuraya bak, Umur asıl sen şunu gördün mü
diyaloğumuz ile yerini sakin bir yolculuğa bırakıyor.
Evet artık yol ayrım noktasına
yaklaşmış bulunuyoruz, GPS kayıtlarından tesbit ettiğim ayrım noktasına
geliyorum, Umur arazi çok çetin, bu sıcakta işimizi garantiye alalım, aşağıya
inip çıkmakla vakit kaybetmektense, 3 Km geride çardak altında oturan
köylülerden yardım almak daha mantıklı olacak.
Selam, ben demiştim bu araba geri
gelecek bak görürsünüz…..
Evet yanlarından geçerken
sormakta tereddüt ettiğimiz amcalarla, başlayan güzel sohbetimiz ardından,
çalıştığımız rotadan daha iyi şartlara sahip başka bir yolun varlığından haberdar
olmamızla, şimdi daha bir güvenle irtifa kaybederek köy yollarından önce baraj
gölünün yanına, ardından tünellerden
geçerek baraj görevlilerinin yanına kadar geliyoruz. Burada kısa mola
sonrası, bir kez de onlardan gideceğimiz güzergahlar hakkında bilgiler aldıktan
sonra ve barajdan su bırakılıp bırakılmadığını öğrendikten sonra, kanyona doğru
ilerliyoruz.
Her fırsatta ağzımızdan istemsiz çıkan ses, şu
suyun turkuaz rengine bak…..
Kanyon girişine ulaştık,
yıkıntılar içerisinde prefabrik bir ev, yaşlı Karı Koca yaşıyorlar, kendimi
yabancı topraklarda gibi hissediyorum, teyze ile iletişim kuramıyorum,
Anladığım tek şey, bu oğlan beni anlamıyor…..Gülüşmeler.
Sıcak…. Kanyona girerken aslında
çalıştığım yerden değil, sezgimin sesini dinleyerek, kestirmeden ilerliyorum,
aslında kestirme kullanmakla iyi etmişim ama iniş yeri sıkıntılı, hiç riske
girmeye gerek yok, geri dön..
Bu dönüş sıcaklık derecesinin çok
yüksek olması ile bizi bayağı yıprattı. Nihayet kanyona girdik, mevsim nedeni
ile su seviyesi az, kanyonda uzunca bir müddet ilerlemek mümkün, niyetim
ilerleyebildiğim kadar ilerlemek, Umur yorulmuş dayı benden bu kadar vaziyette,
ortamın atmosferi beni içerisine çekmiş ben ilerleyeceğim diyorum. İlerlediğim
her adım, beni büyüler vaziyette, suyun rengi, berraklığı, hayalimde su
seviyesinin yüksek olduğu dönemleri canlandırıyorum. Burası inanılmaz…….
Kelimelerin yerini fotoğraflara
bırakayım..
Artık gün ilerlemiş, planımızda
olan Ilısu şelalesine gitme vakti. Öğrendiğimiz yol güzergahında ilerliyoruz.
Tekrar irtifa kazanıyor, geldiğimiz dağın diğer yamacından aynı manzarayı
izliyoruz.Yaklaşık 20 Km ilerledik, Ilısu köyüne geldik ama şelale yolunu
bulmak için yardım alalım diyoruz, herkes kendini sıcaklık nedeni ile evlerine
kapatmış, korna sesine dahi kimse duyarlı değil.. Neyse ki ilerde genç bir
bayan gidiyor tam köylü kızı eda ve kıyafetleri ile öğreniyoruz…. Ağa bak
buradan bakınca şelale görünüyor…..
Vavvvvvv…. Şelale tablesı 2 km yi
gösteriyor ama tekrar bir vadi tabanına inmek gerekiyor, Umurla birbirimize
bakıyoruz, buradan iner inmesine de çıkabilirmiyiz diyoruz..
Şelale söylendiği gibi, 60-70 mt
yükseklikten dökülüyor, Su barajdan kesilmiş sadece doğal yaşamın idame etmesi
için az miktarda bırakılan su akıyor şelaleden. Yüksek bir debi ile aktığını düşündüğüm
su sanki süzülürcesine, tüm eda ve cilvesi ile akıyor. Planlarımızda burada
kamp atmak var.Çadır alanı dar, Vadi çerisinde ve Güneş dağ yamacın arkasına
düştüğünde hava erkenden kararacak, vadi rüzgarı sürekli esiyor ve kamp ateşi
yanarken benim uyumam mümkün değil, bana göre muhtemel yangın tehlikesi var,
ortak karar ile gezende barajının yanına iniyor ve kampımızı kuruyoruz.
Sessizlik ortama hakim, çadır
kurmak, yemek vs derken hava kararıyor, ateş te demlediğimiz çayımızı
yudumluyoruz, bir müddet sonra dolunay ortamı aydınlatıyor, bu atmosferde uyumak
istemiyor ve direniyorum………..
ömer çok güzel bir gezi olmuş tebrikler
YanıtlaSilSÜPER Bİ YERMİŞ ÇOK İYİ YAPMIŞSIN DOSTUM
YanıtlaSilTeşekkür ederim...
YanıtlaSil