Recent Posts

Çatak Kanyonu Kastamonu

Unutmayın ki yaşam aldığımız soluklarla değil, soluk kesen anlarla ölçülür.

Yürüyüş Parkurları GPS Kayıtları

Mutluluk varılacak bir istasyon değil bir yolculuk biçimidir..

Fotoğraflarım

Eğer hikayeyi sözcüklerle anlatabilseydim, yanımda sürekli bir fotoğraf makinesi taşımaya ihtiyaç duymazdım.

Doğa Sporları Hakkında Bilgiler

Daha bir çok bilgi…

18 Ağustos 2014 Pazartesi

17.08.2014 Dörtdivan Bisiklet Turu

2014 Yılının Ankara da geçecek olan en sıcak gününde, bütün planlarım evde oturmak üzerine kurulmuşken, Özcan dan gelen abi plan yapalım mı önerisi ile kısa bir görüşme sonrası Dörtdivan' a gitmeye karar verdik.
Burayı tercih etmemizin en büyük nedeni, sıcak bir dönemde Dere ve şelalede yıkanmak var.Kararlaştırdığımız erken saatte Dörtdivan'a gitmek üzere yola çıktık, Yolda erzak tamamlamak vb nedenlerle durmak zorunda kalmadık, Özcan her şeyi fazlası ile almış.
Gidiş yolumuz, bisiklete binme hevesi ile bekleyen Ulaş için oldukça uzun geçti, biz ise etrafı seyretmeye doyamıyoruz.
Dörtdivanı geçtikten sonra , dere yatağının yanında kısa bir mola veriyoruz, su seviyesi az ama moraller yerinde.
Evet tur başlıyor. Aracımızı uygun bir yere yerleştirip gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra, güzel ve insanı çok fazla zorlamayacak şekilde sürekli tırmanarak, Köroğlu dağına doğru ilerliyoruz.Yaklaşık 2-3 km mesafe sonra, daha önce kamp atıldığı belli olan bir noktada Ulaş havuz u andıran bir kısımda derede yıkanarak suyun tadını çıkarıyor, biz ise ilerde daha boyumuza uygun bir yer bulmak isteğimizle, yıkanma işini sonraya bırakıyoruz.Bu mevsimde görsel şöleni çok çekici gelmese de, çam kokusu, temiz bol oksijenli havayı teneffüs edebilmek bütün beklentilerimi karşılıyor.İlerleyişimiz sırasında kendimiz için yüzecek iki derin nokta tesbit ediyor ve işaretliyoruz.Ardından artık ilk zirveye geldik, buradan sonra ya Köroğlu dağına doğru yada Batı istikametinde ormana doğru giden tepeye ilerleme konusunda kararımızı veriyoruz.Yaklaşık 2-3 km ilerlediğimiz de artık, daha da yaban hayatının içinde olduğumuzu hissettirecek bir atmosfere girdiğimizi hissederken, Biraz mız mızlanmaya başlayan Ulaş'a da bak şimdi 1750 mt ye çıkacağız gazı ile biraz daha ilerlemesi ni sağlıyoruz.Ulaş bulunduğu ortamdan gayet memnun , bu sıra da karşıdan gelen enduroya çıkmış, motor sürücüsü ile karşılıklı geldiğimiz yollar hakkında bilgi aldıktan sonra, geri dönmeyi düşündüğümüz noktada motor sürücüsünün 500-1000 mt ilerden aşağı ya döneceksiniz bilgisi üzerine biraz ilerlesek te, motorlu arac sürücülerine mesafeler kısa geliyor olmalı ki, sıcakta bu yol ayrımına kadar gitmeyi göz önüne alamadık.Geçtiğimiz son 500-600 mt Ulaş için zorlu bir yol, inişler kendisi için biraz riskli, böyle olmasına rağmen Ulaş bu kısmı başarılı bir şekilde iniyor, yolun biraz daha düzgünleştiği bir kısımda önde ilerlediğim sırada arkadan gelen, Özcanın haykırışı arkasından, Ulaşın can acısı ile yükselen sesi, arkama döndüğümde Ulaşın acı çektiği görüntüsü ile karşılaştım.
Hemen kendisini sakinleştirip, düzgün bir yere  yerleştirdikten sonra genel bir fiziksel kontrolden sonra çok önemli bir şeyin olmadığını düşünmekle beraber, Ulaşın acı çığlıkları kafamızda çeşitli düşüncelere yol açıyor.Yanağında çarpmadan kaynaklanan kanamasını durduktan sonra, Arabayı getirmek üzere ayrılıyorum, hızlı bir şekilde iniyorum, bir yandan da kendi kendime, Ömer dikkatli olman lazım, bir kazaya daha kesinlikle yer yok düşüncesi ilerliyorum, aman Allahım yol bitmiyor.
Döndüğümde Ulaşın sakinleşmiş ve iyi durumunu görünce daha da rahatlıyorum...
Dörtdivan da sağlık ocağı çalışanlarını yerlerinde olduklarını bildiğimiz halde, ulaşamamak canımızı sıkmış olsa da, mesafenin kısa olması nedeniyle, Gerede Devlet Hastanesi acil servisinde gerekli pansuman ve röntgen işlemleri sonrası,bir şey olmadığını öğrenmenin verdiği moralle, üzerine yenilen güzel yemekle Ulaş  ve biz kendimize geliyoruz.
Yolda, anlatacağı hikayenin giriş, gelişme ve sonuç kısımlarının provaları ile bizim şelalede yıkanamama serzenişleri ile Ankara' ya ulaşıyoruz.Geçmiş Olsun.

- Her zaman aldığım ama bu sefer  yanıma almadığım ilk yardım çantam için kendime kızdım.
- Bu tür sporlar da grup içinde ki katılımcıların durumlarını iyi analiz etmek gerekmekte.
- Ben tek başıma şuraya gittim geldim demek marifet değil, en az 3 kişi olmanın önemini yaşadık.
- Bisiklet söz konusu olunca kesinlikle kullanacağınız arazi şartlarına göre lastik tercihi ve kalitesi önemli.
- Bir önlem olarak ta Lastik havalarını biraz indirebilirdik.Düşünemedik

















16 Temmuz 2014 Çarşamba

13.07.2014 Yerköprü şelalesi Gezi ve Keşif Etkinliği

“Yola çıkacak kişinin aşması gereken ilk ve en önemli engel kendi yerleşikliğidir..

2. Gün ,

Gezende barajında sessiz güzel bir uykunun ardından yine sabah erkenden, tabiri caizse hortluyorum.....
Abi ne var ne yok, bir şey yok abicim be..
Akşamdan kalan sohbetimiz aklımda,” biz her hafta 30-40 kg balık çıkarıyorduk buradan” şimdi belli neden sabaha kadar bir şey alamadığınız.İnsanlar her alanda  kendi kazdıkları kuyuya düşüyorlar, nedense en son noktada akılları başına geliyor, balık alamadıklarına üzülsem mi, sevinsenmi bilemedim.
Bir müddet sonra Umur’ da uyanıyor.. Odun ateşinde demlediğimiz çaydan sonra hızlı bir kahvaltı faslı ile toparlanmaya geçiyoruz, Sabah saat 07:00 dağın ardından kendini göstermeye başlayan güneş, daha ilk dakikalarda tişörtümüzü bedenimize yapıştırmaya yetti. Toparlanmak la iyi etmişiz.
Günaydın, Simalar farklı geldi birden, bir gün öncesinde bizi misafir eden görevliler yerini diğer arkadaşlarına bırakmışlar, onlarda önceki arkadaşlar gibi misafirperverler.Kendi dolaplarından verdikleri soğuk sularla, sularımızı yeniliyor, termosu muzu soğuk suyla dolduruyoruz ve düşüyoruz yollara. Hemen unutmadan satır arasında, Gezende barajındaki görevli tüm arkadaşlara gösterdikleri yakınlık ve ilgiden dolayı teşekkür ediyoruz..
Bu sefer yollar bildik ve tanıdık, bunun rahatlığı ve güveni içerisinde hedefimiz Yerköprü şelalesine doğru ilerliyoruz.
Sıcaktan dolayı insanlar inzivaya çekilmiş, ortalıkta yer sormak için kimsecikler yok, bu noktada teknoloji devreye giriyor ve GPS kayıtlarımdan doğru yolda olduğumuzu görünce ilerliyoruz, birkaç km ilerledikten sonra yol üstünde Elektrik dağıtım merkezinde görevli olduğunuz düşündüğümüz, konuşması ile o yöreden olamayacağına karar verdiğimiz arkadaştan da (bey mi  demek doğru olur bilemedim) doğru yolda olduğumuz onaylatınca, o rahatlıkla devam ediyoruz. Sonunda yerköprü şelalesi tabelası karşılıyor bizi.
O ne Umur gördün mü ne diyor burada , “Yerköprü Şelalesi tabiat parkı dağdan taş düşmeleri nedeniyle ziyaretçi trafiğine kapatılmıştır.”  Buraya kadar gelmişiz görmeden gitmek kesinlikle olmazdı. Önümüzde  iki yol vardı, hangisini seçeceğimiz konusunda kısa bir istişareden sonra, gelen bir başka aracın gittiği istikamette devam ettik.Bir müddet araçla ilerleyişimizi sürdürürken, sağ tarafımızda dağdan kopan neredeyse araç büyüklüğündeki kaya parçaları gözümüzü korkutmuş, aracımızı uygun bir yere bıraktık.
Yürüyerek çok fazla mesafe kat etmeden ilerleyicince tabiat parkının neden kapalı olduğu anlaşıldı, sağımızda bulunan dağ üstündeki kayalar blok halinde aşağıya kaymış ve yolu kapatmış.Bizimle beraber olan grupla nasıl geçeceğimizi düşünürken, bu bölgenin geçmişi hakkında fikir sahibi olmadığımızdan, sessizlik konusunda birkaç önerim olmasına rağmen pek değer görmedi, tam Türk usulü has bel kader bu kayaların üzerinden geçerek şelaleye ulaştık…..
Şelale bizi ilk karşıladığı andan itibaren büyüleyici güzellikte tüm ihtişamı ile önümüzde, bense onu hissedebilmek için sabırsıklık la yanına ineceğim dakikaların geçmesini bekliyorum.
Bundan sonrasını benim kelime dağarcığımla bulunduğumuz atmosferi anlatmam, gördüğümüz güzellik karşısında yetersiz kalacağını düşünüyorum. Kısa bir şelale hakkında bilgi ile sizi görsel şenliğe davet edeceğim.
Bir gün öncesinde gezdiğimiz gezende kanyonu sonunda bulunan şelale, üst noktada yer altına inmekte ve fotoğraflarda gördüğünüz mağara kısmından ve diğer taraftan akan su olarak tekrar çıkmaktadır.

























15 Temmuz 2014 Salı

12.07.2014 Gezende Kanyonu - Ilısu Şelalesi Gezi ve keşif turu

Her şey 2010 yılında başlamıştı, sürekli takipte bulunduğum forum sitesinde görselleri eşliğinde paylaşılan bu bölge ile ilgili ajandamın sayfalarından birinde aldığım notun belki mürekkepleri uçmuş, görsellerde zihnimin derinlerinde, kendisini bulacağı ilk fırsatta göstermek niyeti ile beklemekte idi. Yiğenimin dayı, bu hafta sonu hadi atla Mersin gel önerisi ile zihnimin derinliklerinde çıkmayı bekleyen bu bölge hakkında hemen araştırmalara başlayarak, biraz benimde zorumla gezi planında kendisini ikna etmemle, görev paylaşımı ile malzemelerimizi hazırladık.
Hava şartları mevsim normallerinin çok üstünde, sıcaklar  bir yandan, diğer yandan günler den Cuma ve ben diken üstünde çalışıyorum, her zaman olduğu gibi,  Cuma günü öğleden sonraya yıkılacak bir çok iş nedeni ile planlarımızın alt üst olmasından korkuyorum.
Korkulan olmadı….
Gecenin geç saatleri, Mersin sokakları bomboş, Ankara da ki gündüz sıcakları burada gece de yaşanıyor, Allah’ım sanki nefes alamıyorum. Gece saat 3, sabaha az da olsa daha dinç olabilmek adına, malzemeler ortada saçılmış vaziyette toparlanmayı beklese de vücudun uyku isteğine kayıtsız kalamayarak, alarm ımızı ayarlayarak dalıyoruz uykuya.
Tabelada Mut 75 Km Levhası düşündüğümüzden daha kısaymış düşüncesi üzerimizdeki uyku mahmurluğunu biraz olsa atmamıza neden olmuş, daha bir motive ilerleyişimiz sürerken kendimizi  Ermenek yolunda bulmuştuk. Mevsim şartlarının normallerin üstündeki sıcaklığı bizi fazlası ile bunaltmış olması, gideceğimiz noktaya bir an önce varma isteğimizi kabartıyor ancak manzaranın bize sunduğu eşsiz güzellik, dayı şuraya bak, Umur asıl sen şunu gördün mü diyaloğumuz ile yerini sakin bir yolculuğa bırakıyor.
Evet artık yol ayrım noktasına yaklaşmış bulunuyoruz, GPS kayıtlarından tesbit ettiğim ayrım noktasına geliyorum, Umur arazi çok çetin, bu sıcakta işimizi garantiye alalım, aşağıya inip çıkmakla vakit kaybetmektense, 3 Km geride çardak altında oturan köylülerden yardım almak daha mantıklı olacak.
Selam, ben demiştim bu araba geri gelecek bak görürsünüz…..
Evet yanlarından geçerken sormakta tereddüt ettiğimiz amcalarla, başlayan güzel sohbetimiz ardından, çalıştığımız rotadan daha iyi şartlara sahip başka bir yolun varlığından haberdar olmamızla, şimdi daha bir güvenle irtifa kaybederek köy yollarından önce baraj gölünün yanına, ardından tünellerden  geçerek baraj görevlilerinin yanına kadar geliyoruz. Burada kısa mola sonrası, bir kez de onlardan gideceğimiz güzergahlar hakkında bilgiler aldıktan sonra ve barajdan su bırakılıp bırakılmadığını öğrendikten sonra, kanyona doğru ilerliyoruz.
Her fırsatta ağzımızdan istemsiz çıkan ses, şu suyun turkuaz rengine bak…..
Kanyon girişine ulaştık, yıkıntılar içerisinde prefabrik bir ev, yaşlı Karı Koca yaşıyorlar, kendimi yabancı topraklarda gibi hissediyorum, teyze ile iletişim kuramıyorum, Anladığım tek şey, bu oğlan beni anlamıyor…..Gülüşmeler.
Sıcak…. Kanyona girerken aslında çalıştığım yerden değil, sezgimin sesini dinleyerek, kestirmeden ilerliyorum, aslında kestirme kullanmakla iyi etmişim ama iniş yeri sıkıntılı, hiç riske girmeye gerek yok, geri dön..
Bu dönüş sıcaklık derecesinin çok yüksek olması ile bizi bayağı yıprattı. Nihayet kanyona girdik, mevsim nedeni ile su seviyesi az, kanyonda uzunca bir müddet ilerlemek mümkün, niyetim ilerleyebildiğim kadar ilerlemek, Umur yorulmuş dayı benden bu kadar vaziyette, ortamın atmosferi beni içerisine çekmiş ben ilerleyeceğim diyorum. İlerlediğim her adım, beni büyüler vaziyette, suyun rengi, berraklığı, hayalimde su seviyesinin yüksek olduğu dönemleri canlandırıyorum. Burası inanılmaz…….
Kelimelerin yerini fotoğraflara bırakayım..

Artık gün ilerlemiş, planımızda olan Ilısu şelalesine gitme vakti. Öğrendiğimiz yol güzergahında ilerliyoruz. Tekrar irtifa kazanıyor, geldiğimiz dağın diğer yamacından aynı manzarayı izliyoruz.Yaklaşık 20 Km ilerledik, Ilısu köyüne geldik ama şelale yolunu bulmak için yardım alalım diyoruz, herkes kendini sıcaklık nedeni ile evlerine kapatmış, korna sesine dahi kimse duyarlı değil.. Neyse ki ilerde genç bir bayan gidiyor tam köylü kızı eda ve kıyafetleri ile öğreniyoruz…. Ağa bak buradan bakınca şelale görünüyor…..
Vavvvvvv…. Şelale tablesı 2 km yi gösteriyor ama tekrar bir vadi tabanına inmek gerekiyor, Umurla birbirimize bakıyoruz, buradan iner inmesine de çıkabilirmiyiz diyoruz..
Şelale söylendiği gibi, 60-70 mt yükseklikten dökülüyor, Su barajdan kesilmiş sadece doğal yaşamın idame etmesi için az miktarda bırakılan su akıyor şelaleden. Yüksek bir debi ile aktığını düşündüğüm su sanki süzülürcesine, tüm eda ve cilvesi ile akıyor. Planlarımızda burada kamp atmak var.Çadır alanı dar, Vadi çerisinde ve Güneş dağ yamacın arkasına düştüğünde hava erkenden kararacak, vadi rüzgarı sürekli esiyor ve kamp ateşi yanarken benim uyumam mümkün değil, bana göre muhtemel yangın tehlikesi var, ortak karar ile gezende barajının yanına iniyor ve kampımızı kuruyoruz.
Sessizlik ortama hakim, çadır kurmak, yemek vs derken hava kararıyor, ateş te demlediğimiz çayımızı yudumluyoruz, bir müddet sonra dolunay ortamı aydınlatıyor, bu atmosferde uyumak istemiyor ve direniyorum………..

 Yeni yerlere hazırlık…..